Siege Survival: Gloria Victis inceleme içeriğimizde sizlerle bu bağımsız oyunun eksilerini ve artılarını masaya yatıracağız. Black Eye Games ve Fish Tank Studio tarafından geliştirilen oyunun yayıncılığını Ravenscourt üstleniyor ve siz bu incelemeyi okuduktan bir gün sonra piyasaya sürülecek. Rol yapma elementlerinin de içinde bulunduğu bir çeşit "kale yönetimi" oyunu olan Siege Survival nasıl olmuş? Gelin birlikte bakalım.
Sessiz sakin şehrinizde bir gün geçirirken tam da hasat vakti saldıran İsmirliler milleti kılıçtan geçirmiş, savunmalarınızı delmiş ve ortalıkta terör estiriyor. Hikayenin giriş kısmı böyle başlıyor ve sonrası sizin dört yanı düşmanlarla çevrili bir kalede bir yandan hayatta kalırken bir yandan da son savunmacılara kaynak sağlamanızla devam ediyor. Temelde bir "üs yönetimi" oyunu gibi görünse de kontrol etmeniz gereken birçok parametre ve sizi sürekli tehdit eden bir düşman unsuru var. Bununla birlikte oyun gece ve gündüz için farklı oynanış mekaniklerine sahip.
Siege Survival: Gloria Victis hikaye anlatımında bolca özenildiği çok belli olan ve özgün bir teknik kullanmış. Görsel roman tarzı diyebileceğimiz bu hikaye anlatımı tarzını oldukça beğendim. Oyundaki geçişler sırasında karşınıza açılan bir sayfada sol tarafta konuyla alakalı görseller bulunurken sağ tarafta da hikaye anlatılıyor ve eğer yapmanız gerekiyorsa size seçimler sunuluyor. Hikayeyi oyuncuya ulaştırmak ve tam anlamıyla hissettirmek için zor bir yol olsa da, oyun size hikayesini anlatmayı ve bu hikayeyle sizi etkilemeyi başarıyor. Zaten yetersiz kaynaklar ve sürekli bir düşman tehdidi ile çaresizliği hissettiğiniz ilerleyişte, bu hikaye anlatımı sekansları sizi daha da köşeye sıkıştırıyor. Seçimlerin etkilerini, onları yaptığınız anda hissetmeniz ise oyunun açıkça "Akıllı ol, yoksa aklını alırım" deme şekli olmuş.
Sıfırdan bir kalenin içinde başladığımız oyunda temel amacımız hem kalede yaşayan ve kontrol edebildiğimiz insanlara temel yaşam malzemeleri sağlamak, hem de İsmirlilerin yaptığı katliamdan sağ kurtulmayı başaran bir avuç askerimize teçhizat, yiyecek ve temiz içme suyu yetiştirmek. İlk etapta kalede iki kişi olarak oyuna başlasak da ilerleyen dönemde gece yağmalarına çıkarken karşılaştığımız farklı karakterleri yanımıza alabiliyoruz. Tabi kaleye giren her insan, sofraya bir tabak daha eklediğinden bunu yaparken dikkatli olmamız gerekiyor. Ayrıca bu insanlarla gece yağmalarında karşılaştığımızda onları kaleye almak ya da dışarıda İsmirlilerin elinden ölüme terk etmek arasında seçim yapabiliyoruz.
Kaleye aldığımız bütün insanların kendine has özellikleri ve takip edilmesi gereken parametreleri var. Bunlar hayatta kalma oyunlarında da görebileceğiniz yorgunluk, açlık, susuzluk, hastalık, yaralı olup olmama ve moral olarak karşımıza çıkıyor. İnanın kaleye gelen her insan beraberinde bu parametrelerini de getirdiği için bir süre sonra kontrol etmesi hayli zorlaşıyor. Oyun sizi bir yerden sonra acımasız olan dünyasında karşılaştığınız insanları ölüme terk etmeye, soymaya ya da yem olarak kullanmaya zorluyor.
Kale içinde, dışarıdaki tabyaya destek sağlamak için yerleştirebileceğimiz üretim noktaları ve geliştirmeler bulunuyor. Basitçe örnek vermek gerekirse tabyanız bir düşman saldırısından teçhizat kaybederek çıktıysa, kırılan ya da hasar gören malzemeleri onarmak için bir tamir atölyesine ihtiyaç duyacaksınız. Eğer askerler yaralandıysa, onlara ilaç üretmek için başka bir tezgah kurmanız gerekecek. Bütün bunları yaparken eldeki kaynakları kullanacaksınız ve hepsinin geliştirmeleri de yine kaynak kullanılarak yapılıyor. Kaynaklarınız bu kadar kıt durumdayken hangisine öncelik verdiğiniz ise kalenin gidişatını doğrudan etkiliyor ve bazen öyle bir yerde kalıyorsunuz ki, elinizden olanları izlemekten başka hiçbir şey gelmiyor. Eğer oyunun amacı bilgisayar başında oturan oyuncuya çaresizliği ve köşeye sıkışmışlığı göstermek ise, bunu başardığını söyleyebilirim.
Gün içinde kalenin işleriyle uğraşırken oyunda size geceye ne kadar kaldığını gösteren bir sayaç var. Bu sayaç gecenin gelişini işaret ettiğinde işler biraz daha değişiyor. Ekibinizdeki karakterlerin neler yapacağına karar verdiğiniz bir ekran var ve burada dilerseniz bazı karakterlerinize "Sen yerde, sen yatakta yat" ya da "Sen düşman hatlarını keşfe çık" diyebiliyorsunuz. Tabi kalenize kaynak sağlamak için bazı karakterlerinizi de şehri yağmalamaya gönderiyorsunuz. İşte karakterlerin farklı özellikleri burada kendisini daha çok hissettiriyor. Bazı karakterler daha iyi dövüşürken, sırt çantasına daha az eşya alabiliyor ve bazıları da tam tersi şekilde etrafı daha hızlı arayarak daha fazla eşya taşıyabiliyor. Oyun burada hangi karakterle çıkmak istediğinizi sizin seçiminize bırakıyor. Tabi isterseniz o gece hiç yağmaya çıkmama gibi bir seçeneğiniz de var. Ancak ertesi gün olacaklardan da yine siz sorumlu oluyorsunuz. Gece yağması mekaniğini eğer This War of Mine oynadıysanız çok yabancılık çekmeden benimseyebilirsiniz. Güzel işlendiğini ve geceleri yağmaya çıkarken sizi daima diken üstünde tuttuğunu söyleyebilirim.
Gece yağmaları gizlilik üzerine kurulmuş ve etrafta gezerek sırt çantası envanteriniz de izin verdiğince kampın ihtiyaç duyduğu malzemeleri topluyorsunuz. İlk birkaç yağmada oyun sizi herhangi bir düşmanla karşılaştırmıyor ancak yeni bölgeler keşfettikçe etrafta gezen devriyelere denk gelebiliyorsunuz. Bunlardan belirli noktalarda saklanabiliyorken, karakterinizi ve üzerindeki ganimeti riske atmak isterseniz dövüşme seçeneğiniz de var. Yine de naçizane tavsiyem odur ki İsmirliler'den mümkün olduğunca saklanın. Ben dövüştüm, ağzımın payını aldım. İsmirli muhafızın birini öldürdüm ve ertesi gün devriyeler kat kat arttı, yağma falan yapamadım. Ertesi sabah da kaleye saldırdılar, askerlere teçhizat sağlayamadım. Anlayacağınız bir gecede tepeden aşağıya yuvarlanmaya başladım. Bu da oyunun sizin kararlarınızla aslında genel yapısını değiştirdiğini ve her hamlenize dikkat etmenizin altını çizdiğini gösteriyor. Bu konuda geliştirici iyi bir iş çıkarmış.
Hazır gece gündüz döngüsüne değinmişken şunu da belirtmeliyim. Siege Survival: Gloria Victis'te oyuncunun tercihine bırakılmış herhangi bir kayıt opsiyonu yok ve oyunun kaydolması için, o geceyi sabah etmeniz gerekiyor. Eğer günü bitirip ertesi güne başlamadan oyundan çıkarsanız, o gün içerisindeki ilerlemeniz kayboluyor. Bu da oldukça can sıkıcı bir durum.
Oyunda kullanıcı arayüzü, oyun deneyimini doğrudan etkilediği için buraya da değinmeliyim. Gerek oyunun benimsediği renk paneli gerekse arayüzün sade ve anlaşılır olması bakımından Siege Survival: Gloria Victis oyuncu dostu bir yapım olmuş. Oyunun sizden ne istediğini anlayabiliyor ve nasıl yapmanız gerektiği konusunda hızlıca çalışmaya başlayabiliyorsunuz. Kalenizde yaşanan güncel durumlar arayüzde hemen beliriyor ve bazı şeyleri çok geç olmadan görebiliyorsunuz.
Bununla birlikte oyunda Türkçe dil desteğinin bulunduğunu da belirtmeliyim. Çevirileri oldukça iyi ve özellikle hikaye kısmında anlatımı daha da etkileyici kılıyor. Bağımsız bir yapım olmasına rağmen Türkçe dili için çalışılması ve oyunculara sunulması nedeniyle geliştiriciyi takdir ettiğimi söylemeliyim.
Az önce de belirttiğim gibi bağımsız bir yapım olmasına karşın, Siege Survival: Gloria Victis teknik anlamda saat gibi çalışan bir oyun olmuş. Sınırlarını zorlayıp bazı yerlerde "Olsa olsa burada bug olur" diyip ilerlediğim, oyunun çökmesi için elimden geleni yaptığım zamanlarda bile herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Günümüzde büyük oyun şirketlerinin -tabi karşılaştırmak çok adil değil- oyunlarının hatalarla dolu çıktığını göz önünde bulundurursak, Siege Survival bu anlamda geçer not aldı diyebiliriz. Bu kısmın puanlamaya herhangi bir etkisi olmayacak, çünkü olması gereken bu ancak yine de bilin istedim.
Genel olarak oyun benim için "fena değilmiş" havası yaratsa da bazı yerlerde o kadar sıkıldım, bunaldım ki tarif edemem. Evet, dört yanı düşmanlarla çevrili bir kalede mahsur kaldık ve kaynak sıkıntısı yaşıyoruz. Bunu kabul edebilirim. Ancak oyuncuyu bir kürek için bu kadar uğraştırması ve o küreğin tek kullanımdan sonra kaybolması gibi bazı tatsız şeyler, gerçekten bunaltıyor. Kaynakların kaşıkla gelip kepçeyle gittiği kalemizde, uğraşmamız gereken parametrelerin çokluğu ile birlikte oyun bir oyun olmaktan çıkıyor. Bir süre sonra kendinizi kaptırıp, kaledeki insanların aç olmasına ve tabyanızın sizden sürekli yemek ve su istemesine katlanamıyorsunuz. Hele ki yaralanıp hasta oldularsa başınız büyük belada.
Yeni kaynaklar, tezgahlar, eşyalar ürettikçe ilerlediğinizi hissediyorsunuz ancak bu bazen o kadar yavaş oluyor ki, uzun süre yerinizde saydığınız hissinden bir türlü kurtulamıyorsunuz. Gece yağmalarına yalnızca bir kişi gönderebilmeniz ise tatsız bir kısıtlama. İlerlemeniz ne kadar yavaşlarsa, bu süreçte çektiğiniz sancı da o kadar artıyor. Elbette böyle bir oyundan çok kolay olmasını bekleyemezdim ancak beni içine soktuğu buhran, oturumlarımın hep kısa kısa olmasıyla sonuçlandı. Genelde bu tür oyunları tek oturuşta 3-4 saat oynayan ben, Siege Survival: Gloria Victis için bu performansı sergileyemedim. Uzun vadede oynanış, ilerleme hissedene kadar çok fazla tekrara düşüyor ve bu da can sıkıcı bir durum olabiliyor.
Siege Survival: Gloria Victis, bir bağımsız yapıma göre oldukça sorunsuz ve hikaye anlatımıyla özgün bir oyun olmuş. Görsel kalite, arayüzün anlaşılırlığı ve Türkçe dil desteği ile bu anlamda geçer not alsa da, yapısı ve ilerleyişin çok yavaş olmasıyla herkese yönelik bir oyun değil. Bu türü seviyor ve kendinizi beyin yakan hesapların içinde bulmayı seviyorsanız, bir şans verilebilir. Ancak hızlı işleyen oyunlar sizi diğerlerine göre daha fazla cezbediyorsa, bu oyun için biraz daha düşünün ve mümkünse oynanış videolarını araştırın. Sizlere Siege Survival: Gloria Victis oyunundan aktaracaklarım bu kadardı, bir başka incelemede yeniden görüşmek dileğiyle, sevgi ve oyun ile kalın.
Ulaşabileceğiniz platformlar: Steam |Epic Games Store