"Öncelikle incelemeye geçmeden önce Shadow of the Tomb Raider incelemesinin neden geç yayınladığını açıklamak istiyorum. Oyunu incelemek için seçtiğimiz PC platformunda oyunu bir türlü açmayı başaramadık. Ancak bizim tarafımızda bir hata olmadığını belirtmek istiyorum. Çünkü oyun, maalesef PC platformunda teknik sıkıntılara (son gelen güncellemeyle bu hatalar giderildi) sahip. Üç ayrı güçlü donanıma sahip bilgisayarda denememize rağmen, oyun her seferinde kronik hatalarla başımızı ağrıttı. Hataları düzeltmek için güncellemeyi geç yayınlayan Crystal Dynamics adına ve ayrıca inceleme geç yayınladığımız için sizden özür diliyoruz."
90’lı yıllarda video oyunlarla haşır neşir olan erkek oyuncuların ilk aşkı olan Lara Croft, zamanla çok farklı yerlere sürüklenip, mobil dahil onlarca platforma çıktı. Sonrasında Eidos ve Crytal Dynamics ekibinin seriye el atmasıyla birlikte Tomb Raider markası, yeni nesil oyuncular için baştan yapıldı. Uncharted’a benzetilen oynanış mekanikleri sayesinde övgü alan ilk oyun ve sonrasında ilk oyunun izlerini takip eden ikinci oyun hiç de fena olmayan satış rakamlarına ulaşmayı başarabilmişti. Ancak yine yeniden aynı mekanikleri kullanarak üçüncü bir oyun yapma fikri bizi tatmin etti mi? Gelin hep beraber yakından bakalım.
İkinci oyunda Trinity’nin peşine düşen Lara Croft, üçüncü oyunda tam da bıraktığımız yerden macerasına devam ediyor. Asırlardır dünyayı kontrol etme amacıyla mistik tarihi eserlerin peşinden giden Trinity’i durdurmak ve babasının intikamını almak isteyen Lara Croft, macerasına ilk olarak Meksika topraklarında başlıyor. Oyunun giriş kısmında Trinity’i yöneten isim Pedro Dominguez’in peşinden giden Lara, Key of Chak Chel isimli tarihi eseri bulduktan sonra maalesef Trinity’e kaptırıyor. Maya kıyametini başlatan bu olayı durdurmak için kahramanımız Lara, Peru topraklarında bu kez Silver Box of Ix Chel tarihi eserini aramak için yollara düşme görevini sorumluluk olarak üstleniyor.
Yakın arkadaşı olan Jonah Maiava’ın yardımıyla Peru’nun vahşi ormanlarında mezar aramaya koyulan Lara’nın zaman zaman küçüklüğüne de yolculuk yapıyoruz. Uncharted 4’te kontrol edebildiğimiz Nathan Drake’in küçüklüğüne benzetilen bu kısımlarda, Lara’nın geçmişinde sır olarak kalmış olaylara tanıklık edebiliyoruz. Hikayede ilerledikçe Paititi gibi manzarası mükemmel yerler keşfedebildiğimiz oyunda, maalesef birkaç tane mantık hatasının bulunduğunu belirtmek zorundayım. Örnek verecek olursak, kendini dünyadan soyutlayan Paititi halkının akıcı bir şekilde İngilizce konuşmasının yanında, Lara’nın en küçük darbede ölmesine rağmen, bazen çok yüksek yerlerden atlayıp script gereği ölmemesi gözümüze fazlasıyla battı.
Oynanış mekanikleri anlamında ilk iki oyunun izlerini takip eden üçüncü oyun, maalesef pek fazla yenilik barındırmıyor. Çatışma mekaniklerini ilk iki oyunda olduğu gibi üçüncü oyuna aktaran geliştiriciler, oyunun bu tarafına neredeyse hiç yenilik eklememiş. Ancak gizlilik anlamında Shadow of the Tomb Raider’ın, Uncharted 4’ten daha iyi olduğunun altını çizmek zorundayım. Eğer isterseniz, tüm çatışma sekanslarını gizlilikle geçebileceğiniz gibi, gizlilik kısımlarında içerisinde bulunduğumuz bölüm tasarımları da gayet güzel ayarlanmış. Ek bir yenilik olarak Lara’nın vücudunu ve yüzünün bir kısmını çamura bulayarak duvarlarda saklanması ise hoş bir detay olarak oyunda yer alıyor.