1/2

Oynanması Gereken Macera Oyunları #7 (Makale)

Rafet Kaan Moral 17.09.2014 - 14:05
90’ların modası ile dünyaya çarpacak olan asteroitleri bombalıyoruz
Nostaljik macera oyunları kuşağının bu haftaki onur konuğu bir LucasArts yapımı. 1995 yılında piyasaya sürülen bu oyunun en büyük özelliği ise LucasArts’ın alıştığımız mizahının yerine daha ciddi bir kurguya sahip olması. Bu oyunun adı The Dig ve basit bir “dünyayı kurtarma operasyonu”ndan çok daha fazlasını sunduğuna emin olabilirsiniz.

Oynanması Gereken Macera Oyunları #7 (Makale)
The Dig’in hikâyesinin çıkış noktası aslında hiçbirimize yabancı değil. Dünyaya çarpmak üzere olan meteor klişesine Michael Bay’in yönettiği Buruş Vilis’i, yeni Batman Ben Affleck’li, Elf olmadan önce Liv Tyler’lı, her filmde gördüğümüz ama adını bilmediğimiz Steve Buscemi’li, Yeşil Yol ile tanıdığımız koca adamlı, Jackie Chan’ın ekürisi Owen Wilson’lı ve Prison Break’ten Mahone’lu Armageddon filminden zaten konuya aşinayız. 90’larda herhalde modaymış ki meteor olsun asteroit olsun sürekli bir şeyler sevimli dünyamıza çarpıyordu:)

Her şey Borneo’da bulunan bir radyo teleskopu ile dünyaya yaklaşan bir asteroitin keşfedilmesi ile başlıyor. Çarparsa dünyayı yok edecek olan asteroite Hun İmparatoru Attila’nın adı verilir. Asil bilim adamlarının aklına da Attila’ya bomba yerleştirip yörüngeden çıkarmak gelir. Bruce Willis ve ekibinden önce Atlantis Uzay Mekiği ile asteroitin ipini çekmek için beş kişilik bir ekip tertiplenir. Komutan Boston Low, Alman arkeolog Doktor Ludger Brink, Dilbilim uzmanı ve muhabir Maggie Robbins, NASA teknisyeni Cora Miles ve pilot olan Ken Borden bir araya gelerek dünyayı kurtarmak için yola koyulur.

Oynanması Gereken Macera Oyunları #7 (Makale)
Low, Brink ve Robbins asteroite daldıktan sonra bombaları yerleştirip patlatır ve planlanıldığı gibi Attila’nın yörüngesi değiştirilir. Görevlerini başarı ile tamamlayan astronotlar tam Attila’ya veda etmeye hazırlanırken asteroitin içinin boş olduğunu keşfederler. Evime gideyim, çoluğuma çocuğuma, sevgilime kavuşayım demek yerine ekip “hadi gidip bi inceleyelim” der ve kendilerini asteroitin içindeki boşluğa atlarlar. Ansızın asteroit 3 boyutlu beşgen şeklinde (Dodekahedron) bir yapıya dönüşür ve inanılmaz bir hızda uzayın derinliklerine doğru yol alır. Low, Brink ve Robbins’in uzay mekiğinde bulunan Miles ve Borden ile bağlantısı da doğal olarak kesilir.

Ekip nihayet yapıdan çıkabildiğinde kendilerini yabancı bir gezegende bulurlar. Kendilerini ada görünümlü bambaşka bir gezegende bulan üçlü doğal olarak neye uğradığını şaşırır ve etrafı araştırmaya koyulurlar. Araştırdıkça teknolojik yapılara da rastlayan Low ve ekibi bunları uzaylı bir yaşam türünün kanıtları olarak görürler ama bu uzaylıları bir türlü bulamazlar. Üç insan terk edilmiş gibi görünen bir gezegende uzaylı teknolojisi ile inşa edilmiş kompleks şeklinde bir yapıda yalnızdırlar ve belki de patlatma işleminden sonra dünyaya dönmedikleri için çok pişmandırlar. Onları eve giden yola yönlendirecek kişiler de elbette bizlerizdir.

Oynanması Gereken Macera Oyunları #7 (Makale)